Sanki sosyal medyada paylaşılmayan hiçbir şey yaşanmaya değer olmuyor ve sosyal medyada paylaşacak bir şey bulamayanların çoğu da var olduğunu hissetmiyor.
Sanki ne kadar çok ifşa edebileceğimiz bir şey varsa veya ifşa etmeye değer gördüğümüz bir şey, o kadar iyi şeyler yapabildiğimizi düşündüren bir kölelik sisteminin içindeyiz.
Takipçi sayılarımız işimizin kalitesini belirliyor, yapılan yorumlar ya da atılan “like”lar karşılıklı onay aldığımız ve onay verdiğimiz bir performans yarışına dönüşüyor.
Sosyal medyada çekilen fotoğrafların estetik açıdan iyi olması ve karşı tarafın beğenisine yönelik olması gerektiği bizi gösteri kişisine çevirmeye yönelik ilk adımdı. Bu adım, beraberinde “en iyi gösteriyi yapan kazanır” sistemini güçlendirerek bizleri yarış atı haline dönüştürdü.
Bireysel hayatlarında insanlardan uzak, izole bir yaşam kurmak isteyenlerin birçoğu bile sosyal medyasını kapatmadan bu yarışa seyirci koltuğundan dahil oluyor. Çünkü bu sistem varoluşumuzun temellerini ele geçirecek kadar sinsice kanımıza işledi.
Black Mirror ve Gerçek Hayat
Bunları yazarken aklıma Black Mirror’ın “Nosedive” bölümü geldi. Kelimenin anlamı: dibe vuruş! Bölümde insanlar davranışlarına, duygu hallerine, yaşam stiline göre birbirine 1 ila 5 arası puan veriyor ve bu puan o kadar önemli ki sosyoekonomik açıdan sizi doğrudan etkileyebiliyor. İşe alınırken, nedime olacakken bu puana bakılıyor ve ne kadar başarılı olursanız puanınız artıyor; böylece lüks bir yaşam sürebiliyorsunuz. Bu dünyada öfkelenmek yok, mutsuz olmak yok; negatif sayılan hiçbir şeye izin verilmiyor, aksi halde puanınız düşmeye başlıyor. Tıpkı günümüzde istediği motivasyonu alamayan takipçilerin takibi bırakması gibi.
Sosyal Medyanın İki Yüzü
Sosyal medya birçok anlamda işimize de yarıyor. Başkalarının tecrübelerinden faydalanabiliyor, bilgiye daha hızlı bir şekilde ulaşabiliyor ve gerçekte yapamayacağımız kadar geniş bir iletişim ağı kurabiliyoruz. Ancak, her şeyin fazlası zehir olduğu için sınırı aştığımız noktada bu fayda bağımlılığa dönüşüyor ve modern yaşamın kölesi olmaya başlıyoruz. Bir şey üretmeye ya da çalışmaya ayırdığımız vakitten çok daha fazlasını sosyal medyaya ayırıyoruz. Gördüğümüz ya da bize gösterilenin gerçek olduğunu düşündüğümüz yaşamlar karşısında kendi yaşamımızı değersizleştirmeye başlıyoruz. Bu durum, bireylerin kendi kimliklerini kaybedip sosyal medyadaki “görünür benliklerine” odaklanmasına neden oluyor. Ben neden böyle bir yaşama sahip değilim düşüncesi zehir gibi bizi ele geçiriyor ve başka yaşamları kopyalamaya başlıyoruz.
Sosyokültürel Yapı Üzerine Düşünceler
Bana ülkedeki takipçi sayısının en yüksek olduğu kişiye söyle, sana sosyokültürel yapını söyleyeyim. Sosyal medya toplumların değer verdikleri şeyleri anlamamız açısından önemli bir anahtar sunuyor. Takip edilen kişiler, paylaşılan içerikler ve bireysel tercihler bir toplumun kolektif bilincini yansıtıyor. Eğlence, tüketim, popüler kültür ya da farkındalık odaklı içerikler—hangi tür öne çıkıyorsa, toplumun sosyokültürel eğilimleri de ona göre şekilleniyor.
Çözüm Önerileri
Sosyal medyanın bireyler üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için şu adımlar atılabilir:
Dijital detoks: Haftada belirli günlerde sosyal medya kullanımına ara vermek, zihinsel sağlığı iyileştirebilir.
Sınırlama getirmek: Günlük sosyal medya kullanımına bir süre sınırı koymak bağımlılıkla mücadelede etkili olabilir.
Farkındalık oluşturmak: Sosyal medyanın gerçekçi olmayan beklentiler yarattığını kabul etmek ve bu farkındalıkla hareket etmek önemlidir.
İçerik filtreleme: Takip edilen hesapların kişinin kendini kötü hissettirmemesine dikkat etmek.
Sonuç
Sosyal medya, bireylerin önce kendisiyle sonra dış dünyayla olan savaşını körükleyen modern bir icat. Huzurlu musunuz, başarılı mısınız, mutsuz musunuz, doğru mu yapıyorsunuz? Tüm bu soruların cevabını artık sosyal medya kullanım seviyemizle belirliyoruz. Çoktan mekanikleşmeye başladık ve çoktan gösteri peygamberlerine dönüştük. Kullanan da, kullanmayıp sadece izleyen de bu gösterinin bir parçası artık. Varlığımız, varlığına bağlı olmaya başladı.
Artık şunu sormak gerekiyor: Biz mi sosyal medyayı kullanıyoruz, yoksa sosyal medya mı bizi?